Believer - Dimensions
1980’li yılların ortasında kurulup belli bir isim bırakabilmiş grupları, işlerinde ve türlerinde öncü gruplar, gelecekteki bazı grupları çok etkilemiş ve belli bir zemin hazırlamış gruplar olarak nitelendiririm. Believer da onlardan biriydi. Gerçek manada ekstrem müziğin doğumu bilinen bir tarih ama tam olarak oturmaya başladığı tarih mevzusuna gelince (Thrash, Death, Doom, Black vs) 80’li yılların ortası olduğunu söyleyebiliriz.
Bu dönemler adından söz ettiren bazı grupların çığır açtığı, yeni sayfalar açtığı bir dönemdir. Hemen ardından gelen 90’lı yılların en başları ise, Death Metal bazında en mükemmel eserlerin çıktığı döneme rast gelir kendi nazarımca. 90’lı yılların başında çıkmış Death Metal eserlerinde çok derin ve absürd bir etki vardır. Ama bu manada Thrash Metal kabuk değiştirmiştir. Çünkü Thrash Metal’in en popüler olduğu dönem 1985-1990 arasına denk gelmiştir.
Geçmiş zamanlarda müzik adına en çok korktuğum şeylerden biri, şu an aldığım tadı gelecekte de alıp alamayacağım üzerineydi. Hiçbir şey şimdiki gibi ve 80’li dönemlerdeki gibi olmaz diyordum. Aradan yıllar geçti. Bu konuda fazla bir şey söylememe de gerek kalmadı aslında. Çünkü bazı yeni gruplar gerçekten de müziğin üzerine bir şeyler koyarak geliyorlar. Eskiden hissettiğim şeyleri öyle ya da böyle hissettirebiliyorlar. Belki daha teknolojikler, belki o plastik kaset kokusunu alamıyorum, cızır cuzur diye her zaman arka planda gelen kötü sesleri duyamıyorum belki ama müzik dünyası gittikçe canavara dönüşüyor. Ve bu canavar ile başa çıkabilmek imkansız.
O kadar grup ve albüm var ki, hangimizin ömrü bunları dinlemeye yeter ki. Yapılacak işlem basittir aslında:
Kendimizi bulduğumuz tarzlarda kendi saltanatımızı sürdürmek...
Bu saltanat ne kadar mükemmeliyetçi olursa, elemine etme gücümüz o kadar fazla olacak ve ömrümüz hayli hayli bizlere ait sanatlarımıza, dünyamıza, ruhlarımıza yetecektir.
Sonuç olarak daha nice Gojiralar, Deathler, Gorefestler, Atheistler peydah olacak. Ama kimbilir bir gün kopup gideceğiz bu dünyadan. Bunca zaman mücadelesini verdiğimiz bir şeyin ki, mücadele demek illa silahlı, bedeni mücadele demek değildir, ruhi ve emeksel mücadeleyi de barındırır, bir gün kopup gidersek sanki yıllarımızı boşuna harcamışız gibi hissedeceğiz.
Ama aslolan müzik olunca korkumuz olmayacak. Nice dev sanatlara şahitlik etmeye devam edeceğiz.
Ruh kaybolacak mı?
Belki evet, belki hayır, hatta belki de daha fazla ruhla dolacağız!
Ama görünen bir gerçek var ki, her geçen gün büyüyen bir canavar var karşımızda. 10 yıl sonraki dinleyicileri düşünmek bile istemiyorum. Hepsini devasa bir canavardan oluşmuş bir müzik piyasası bekliyor...